Çarşamba, 30 Ekim 2024

Türkiye'de Devlet Borçları Üzerine

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TÜRKİYE’DE DEVLET BORÇLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME[1]

Muhammet Bilal Gül[2]

ÖZET

Borç ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler ve pozitif ivme yakalayan piyasalar için ciddi sorunlardan birisi halini almıştır. Çoğalan borçlar borç yükünü arttırdığı gibi borcun anapara ve faiz ödemelerini arttırmıştır. Bu durum alınan borçla karşılanan yeni yatırım harcamalarının üretmek için sağlanan kaynakların azalmasına ve bir yerde üretimde oluşan yükselişin borçların geri ödenmesi için gerekli olan anapara ve faizlerin seviyesinin altında kalmasına sebep olmuştur. Haliyle makroekonomik istikrar için zorunlu esas şartların ilki borcun sürdürülebilirliği ortamının oluşması ve bu borç yükünün düşük sınırlarda tutulmasıdır. 2002 sonrası faaliyete geçirilen reformlar, disiplinli mali duruş ve istikrarlı politikalar ile kamu açığına yönelik Maastricht Kriteri ilk defa gerçekleşmiştir. Türkiye’nin kredi derecelendirme notundaki pozitif ivme ile borçlar için ödenen faiz ödemeleri azalmıştır.

Anahtar Kelimeler: Devlet Borcu, Ekonomik Büyüme, Finansman Yöntemleri

 

GİRİŞ

Günümüzde ekonomilerde oluşan pek çok belirsizlik ve finansman yetersizliği devletleri ekonomik anlamda yeni arayışlara sevk edebilmektedir. Bu doğrultuda bir devletin sosyal devlet anlayışı ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler ile var olan hükümetlerin sorumluluklarında büyük oranda artış meydana gelmektedir. Bu artan sorumluluklar sonucu türlü politik kaygı ile hükümetler kamu hizmetleri için yapılan harcamaların finansmanında siyasal kaygıdan ötürü vergilendirme politikalarından ziyade bu hizmetleri borçlanma politikalarına yönelerek finanse etme yoluna gitmeyi tercih edebilmektedir. Bu tarz politikalar sonucunda gelişmiş ülkelere nazaran gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde kamu borçları düzeyinde sürekli bir artış söz konusu olabilmektedir.

Borç stoku sebebiyle yükselen borç ödemeleri daha az gelişen ülkeler için ciddi bir problem olmaktadır. Borç ödeme oranı yapılacak yatırım ve sermaye birikimini azaltmakta dolayısıyla ekonominin büyümesini negatif olarak etkilemektedir. Sebep olarak mevcut kaynakların borçların ödenmelerine aktarılması sonucu kredi derecelendirmesini olumsuz oranda etkilenmesine neden olacak, dış borçların ilerleyen zamanda üretim üzerinden yüksek vergi alınacağı tahminini oluşturarak, özel sektörce yapılması düşünülen yeni yatırımların oluşmaması ve uygulanan istikrar programlarını negatif olarak etkilemesi sebep olarak gösterilebilir. Bundan sebep dış borçların ödenmesi yükünün ağırlaşması, mevcut ekonominin ilerlemesi için kullanılması düşünülen kaynakların dış borç ödemelerinde kullanılması anlamına gelmektedir. Borcun ödeneceği ülkeler, verecekli ülkelerin hem üretim ve hem ihracat gelirlerinden kendilerine ciddi oranda pay koparırlar. Ayrıca fazla olan borç durumu, yabancı yatırımcıların ekonomiyi riskli olarak düşünmeleri sebebiyle sermayelerini ülkeden götürmeleri durumunu doğurabilir. Ayrıca, bir ülkenin fazla oranda borçlanması, ülkeler arası ilişkilerde ülkenin güvenilirliğini azaltabilir. Ayrıca artan borçların finanse edilebilmesi için para basılmasının ise hiper enflasyona sebep olacağı bilinmektedir. Haliyle makroekonomik istikrar için gerekli olan ana unsurların ilki borcun sürdürülebilir olması ile miktarın düşük sınırlara çekilmesi ve o sınırlarda kalmasının sağlanmasıdır. Bu bakımdan borç alma oranları, borcun sürdürülebilir olmasında ehemmiyeti olan kaynaklardır.

Esasen borcun sürdürülebilir olması ile sürekliliği terimleri borcun sürdürülebilirliğinin farklı manaları ve bu anlamlar farklılığı incelenmiştir. Sürdürülebilirlik görüşü esas olarak ekolojik görüşleri ve doğal yaşamı gösterirken kamu ekonomisi açısından da önemi olan bir kavram olarak yerini almaktadır. Bu bağlamda mali sürdürülebilirlik; kamunun elinde bulunan kaynakları ile kendi borçlarını çevirebildiği durumunu işaret etmektedir. Mali sürdürülebilirlik borç sürdürülebilirliği, bütçe açığı sürdürülebilirliği ve mali politikaların sürdürülebilirliği hususlarını içermektedir. Ülkelerin gelecek plan ve programları mali sürdürülebilirlik ile ilgili bilgiye sahip olmayı gerektirmektedir. Öncelikle mali sürdürülebilirlik tanımlanarak kapsam olarak incelenmiştir. Sonrasında mali sürdürülebilirlik yaklaşımları incelenmektedir.

Mali sürdürülebilirlik genellikle borç stoku ve bütçe dengesi üzerinden ifade edilmekte ve ileriye dönük varsayımlar barındıran, borcun ödenebilme durumu, bütçe açıkları ve kamu borçları esasında bilgi veren bir terimdir. Yapılan araştırmalarda ülkemizde mali sürdürülebilirliğin zayıf olduğu olgusuna rastlanmıştır.

1. BORÇLANMA NEDİR?

Borçlanma konusu 18. yy. ’dan günümüze tartışılmaktadır. Borç, geri verilmek üzere alınan, herhangi bir şey karşılığında yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüğü anlamlandırırken, para veya parasal değerlerin borç olarak kullanılarak belirlenen zaman dilimi sonrasında iade edilmesi sürecidir. Devletin borç almasını vatandaşlardan, devlet ve özerk kurumlardan, ticari amaca dönük iş yapan bankalardan, sigorta şirketlerinden belirlenen bir zaman için ve zamanı geldiğinde borç verenlere alınan borcun faizi ile birlikte iade edilmesi hususu olarak ifade edilmektedir.

Amaç olarak ise borçlanma; yatırım ve hizmetlerinin ifası için gerekli olan giderlerin gelirler tarafından karşılanamaması durumunda, kaynak ihtiyacını gidermek için yapılır. Devlet eliyle yapılması gereken vatandaşlara götürülmesi gereken hizmetlerin aksaklığa uğraması veya hiç yapılamaması düşünülemeyeceğinden devletler bu kaynakları oluşturmak zorundadırlar. Bu bakımdan düşünüldüğünde kamu, hizmetlerin belli bir oranını borçlanarak ifa edebilmektedir. Günümüzde, devletler gelir ve giderler arasındaki bütçe açıklarını iç veya dış farklı finans kaynaklarından borçlanmak suretiyle sübvanse etmektedir. Bu tarz borçlanmalar faiz, komisyon, vergi, yönetim ücreti gibi farklı isimle ile temin edilen ek maliyetler sebebiyle uzun vadede bütçe üzerinde negatif etkiler ortaya çıkarmaktadır.

Alınan dış borçlar rentabl alanlara kaynak olarak aktarılırsa ekonomi pozitif bir hız yakalayabilir ve döviz darboğazı aşılabilir.

Esasen borcun sürdürülebilir olması ile sürekliliği terimleri borcun sürdürülebilirliğinin farklı manaları ve bu anlamlar farklılığı incelenmiştir. Sürdürülebilirlik görüşü esas olarak ekolojik görüşleri ve doğal yaşamı gösterirken kamu ekonomisi açısından da önemi olan bir kavram olarak yerini almaktadır. Bu bağlamda mali sürdürülebilirlik; kamunun elinde bulunan kaynakları ile kendi borçlarını çevirebildiği durumunu işaret etmektedir. Mali sürdürülebilirlik borç sürdürülebilirliği, bütçe açıklarının sürdürülebilirliği ve mali politikaların sürdürülebilirliği hususlarını içermektedir. Ülkelerin gelecek plan ve programları mali sürdürülebilirlik hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir. Bu bakımdan çalışmanın amacı, mali sürdürülebilirlik kavramını incelemek, mali sürdürülebilirlik yaklaşımlarını değerlendirmektir.

Öncelikle mali sürdürülebilirlik tanımlanarak kapsam olarak incelenmiştir. Sonrasında mali sürdürülebilirliğe ilişkin yaklaşımlar (muhasebe yaklaşımı, bugünkü değer kıstı yaklaşımı, beşeri kalkınma yaklaşımı ve ani duruş yaklaşımı) incelenmektedir.

Mali sürdürülebilirlik genellikle borç stoku ve bütçe dengesi üzerinden ifade edilmekte ve ileriye dönük varsayımlar içeren, borç ödeyebilme durumu ve kırılganlığı içinde bulunduran, bütçe açıkları ve kamu borçları esasında bilgi sunan bir terimdir (Geithner, 2002: 4). Mali sürdürülebilirlik analizinde genellikle birim kök ve eş bütünleşme testlerinden faydalanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de zayıf mali sürdürülebilirliğin olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

 

1.1. DIŞ BORÇLANMANIN TANIMI VE SEBEPLERİ

Devletin gelirleri, devletin yaptığı harcamaların finanse edilmesi için tahsil edilmekte ve bu gelir ve gider kalemleri bütçede ayrı ayrı belirtilmektedir. Devlet harcamalarının süregelen gelirler ile finanse edilememesi halinde bütçe açık vermekte ve bu bütçe açığının karşılanabilmesi için yeni finansmanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bütçe açıkları ek vergiler ve emisyon dışında borçlanma şeklinde giderilmeye çalışılmaktadır. Bu sebeple uluslararası piyasalara başvurulan borçlanma şekli ise dış borçlanma olarak nitelendirilmektedir.

Dış borçlanma ülke dışı kaynaklardan (piyasalardan), ülkede bulunan iç kaynakların yetersizliği sebebiyle tercih edilen borçlanma durumunu anlatmaktadır. Dışarıdan borç almaya içerideki tasarrufların yetmemesi, yabancı ülke parasına olan gereksinim, kamunun iç para piyasalarından borç alma durumunun olmaması, kalkınma kaynak ihtiyacı, yerel (milli) paranın değerini korumak düşüncesi, büyük kamu yatırımların finansman kaynağı, dışarıdan borçlanmanın faiz ödemelerinin iç borçlanmaya nazaran daha düşük olması, dış ticaret ile bütçe açığının kapatılması, günü gelen borçların ödenmesi (çevirimi), savunmaya yapılan harcamaların finansmanı, Doğal Afet, ekonomik kriz, savaş gibi olağan dışı durumların finansmanının iç kaynaklar veya bütçe ile karşılanamaması gibi nedenlerle başvurulmaktadır.

Gelişmiş ülkelerin aksine gelişme aşamasındaki ülkeler dış borçlanmayı bu sebeplerden ötürü tercih ederler veya etmek zorunda kalırlar. Gelişmiş ülkelerde kamu tasarrufu ve iç kaynak yeterliliği olduğundan dış borçlanmadan ziyade iç borçlanma yoluna başvurulmaktadır. Gelişmiş ülkeler meydana gelen geçici problemler veya zorunlu hallerde dış borçlanmayı tercih ederler. Gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere siyasi amaç, kontrolü altında tutma düşüncesi gibi sebeplerle bilinçli olarak dış borç vermek, dış yardım yapmak gibi tercihlerde bulunurlar.

Gelişmekte olan ülkelerde ise dış borçlanma tercihi mevcut iç tasarruflar ile istenen yatırımların gerçekleştirilemeyeceği durumlarda, bütçe açıklarının kapatılmasında, ekonomik kalkınmada ihtiyaç duyulan sermayede, ara mal ve teknoloji gereksiniminde ihtiyaç olan kaynağın elde edilebilmesi için dış borçlanma tercih edilmektedir.

Dış borçlanmanın verimli yatırımlara kaynak sağlamak maksadıyla kullanılması durumunda ülkesel çıktı seviyesi üzerindeki pozitif tesiri, ödemelerin gerçekleşeceği zamanlarda karşılığı olmayan fon akımına sebebiyet vermesinden ötürü ters ivme sergilemektedir. Dış borç alındığında borcu alan ülkeye kaynak sağlaması sebebiyle ulusal geliri yükseltici eylemler meydana gelmektedir. Lakin dışarıdan alınan borçlar ile faizlerin ödeme zamanlarında da ülkeden kaynakların çıkması bahse konu olmaktadır (Eker & Meriç, 1999: 84-89).

 

1.2. İÇ BORÇLANMANIN TANIMI VE SEBEPLERİ

 

İç borçlanma kavram olarak ülkeyi yönetenlerin yani iktidarın devlet sınırı içerisinde bulunan gerçek veya tüzel kuruluşlardan milli para değerinden borç alması manasına gelmektedir. Alınan borçların ekonomik özelliği, alım gücünün kamu ve özel sektör içerisinde yer değiştirmesidir.

İç devlet borçlanması, en basit olarak devletin (kamunun) iç borçlanma senedi ihraç ederek ülke içi kaynaklardan finansman sağlamasıdır (Sönmez, 2008:255).  Devletler yeni vergi kalemleri oluşturmak veya var olan vergilerde artış yaparak meydana gelecek sosyal, ekonomik, siyasi sorunların oluşmasın önüne geçmek için, bütçede meydana gelen açığın giderilebilmesi için, meydana gelen kaynak sıkıntısının giderilebilmesi için iç borç kullanılabilir. İç borçlanmanın özü; özel kişiler ve kuruluşlar, sosyal güvenlik kurumları ve ekonomik kuruluşlar, tasarruf kurumları ve merkez bankasıdır. 2001 yılında uygulanan reformlar ile Merkez Bankasının kısa vadeli avans vermesi kaldırılmıştır. Bankalardan sonra en çok sosyal güvenlik kurumları fonlarından borçlanıldığı bilinmektedir.

Kamu kaynağı oluşturulması açısından iç borçlar daha kolay ulaşılabilen kaynaklardır. İç borçlanma ülke içinde kaynak devri ile oluştuğundan iç borçlar ülke çıkarlarına uygundur denilebilir. İç borçların olumlu yönleri olduğu gibi iyi yönetilmez ise ortaya çıkan olumsuz yönleri de mevcuttur.

 

1.3. EKONOMİK BÜYÜME VE BORÇLANMA İLİŞKİSİ

Kullanılan dış borcun ülke ekonomisindeki büyümede etkisi net olarak belli değildir. Çünkü bu etki faiz oranları ile ülkeye çekilen dövizden ne ölçüde faydalanılabildiğine bağlıdır. Alınan dış borç faydalı işlere kaynak olarak aktarılırsa, alınan borcun kullanım faizi çok yüksek değilse ekonomideki canlanma ve ekonomik büyüme görülecektir. Aksi durumda ise kullanılan borcun faizi yüksekse, kullanılan dış borç ölü yatırım olarak nitelendirilen yani fayda sağlamayacak kaynaklara aktarılırsa hem borcun geri ödenmesinde kaynak sıkıntısı yaşanır hem de ekonomik büyüme yavaşlar.

Ekonomik büyümeyi kısaca milli gelirdeki net artış şeklinde tanımlayabiliriz. Bilinen büyüme varsayımları (işgücü, sermaye birikimi) ekonomik büyümeyi telaffuz etmede kısıtlı kaldığı görülmektedir. Bu sebeple yeni içsel büyüme varsayımları teknolojiyi içselleştirerek, devlet politikası değişimlerini de büyümeye etki eden etmen olarak değerlendirmeye dahil etmektedir. Bu sayede kamunun maliye politikaları uzun vade de büyümeye etki eden etmen olarak incelemelere katkı sağlayacaktır. Faydalanılan bu politikalar çerçevesinde borçlanma politikası uzun vadede yatırımları etkileyen büyümeye sebep olur ve bu kapsamda ciddi bir araştırma alanı meydana çıkar. Kamu borçlanmasının ekonomik büyümeye sağladığı net etki yöneticiler ve yönetilenler için değerlidir. Bahsedilen bu etki, belirlenen kurallar üzerine inşa edilir. İçeriğinde tasarruflar (özel), devlet mevduatları, toplam unsurların verimli olması ile faiz oranları görülmektedir. Alınan borçların mali açıdan büyümeye tesiri sadece toplam faktörel faydayı büyütmesi, anapara birikimi hususunda özendirmek ve özel artırım oranlarının artmasıyla mümkündür.

Normalin üstünde olan devlet borçlanması düşük orana sahip vergiler veya yüksek oranlardaki harcamalar sebebiyle meydana gelmektedir. Normalin üzerinde olan devlet borçlanması dönemsel olarak değerlendirildiğinde dönemsel olarak kısa zamanda gelir, istek ve verim seviyesinin üstünde olumlu etki meydana getirir şeklinde yorumlanabilir. Fakat özel kesim isteğinde ise nadiren de olsa dışlama etkisi meydana gelebilmektedir. Aşırı borç kullanımının ekonomik büyümeye etkisi bu dönem için daha belirgindir. Bu dönemde bütçe açıklarına ayrılan kaynak kamusal tasarrufları erittiğinden faiz oranlarının (nominal ve reel) yükselmesine sebebiyet vermektedir. Özel tasarruf sermaye birikimlerinin ise devletin borçlanmasını dengede tutması mümkün olmamaktadır. Ayrıca tüketimde ve yatırımlarda meydana gelecek negatif etki de genişletici etkiyi olumsuz etkileyecektir. Uzun dönemde incelendiğinde ise bu durumun değiştiği görülmektedir. Uzun dönemde vergiler artırılabilir veya devlet borçlarının sürdürülebilmesi için harcamalarda tasarruf yapmaya dönük adımlar atılabilir. Her iki durumda da özel sektör ters etkilerle karşılaşmaktadır. Gerçek faiz oranlarında meydana gelen artış tasarrufların azalmasına ve erimesine veya büyümenin durma noktasına gelmesine sebep olmaktadır. Bilhassa kamunun özel yatırım ve altyapı yatırımı gibi yatırım miktarlarının düşmesi, borçlanmanın büyümeye kattığı olumsuz etkiyi alevlendirecektir. Bu dönemde faiz oranlarının yükselişi, riskin ön plana çıkmasına ve mali sürdürülebilirliğe ilişkin kuşkular, kamu borçlanması yükselişiyle meydana gelen gelecek beklentilerdeki belirsizlikle beraber gelir dağılımındaki makasın daha çok açılmasını beraberinde getirmektedir. Gelecek neslin karşılaşacağı ağır borç yükü, yüksek enflasyon ve yüksek vergi oranları bu dönemin gelecek nesil üzerinde oluşturacağı beklentiler arasında yer almaktadır. Yüksek bir bütçe açığının ortaya çıkması sonucu meydana gelen kamu tasarrufları azalması özel tasarruflarda meydana gelebilecek artışla telafi edilemeyecek ve sonrasında ise ülkesel tasarruflar azalarak toplam yatırımların azalmasına ve uzun dönemde milli gelir üzerinde olumsuz etkilerin derinleşmesine sebebiyet verecektir.

Dış borçların ekonomik büyüme üzerindeki etkisi faizin oranına ve kullanılan dış borcun faydalı şekilde değerlendirilip değerlendirilmediğine bağlıdır. Dış borçların faydalı yatırımsal alanlarda değerlendirilmesi ve faizin de düşük seviyelerde olması ekonomik büyümenin bundan olumlu etkilenmesi anlamı taşımakla beraber tersi durumda ise kamunun borç yükünün artırmasından öte bir durum olmayacağı ve büyümenin bundan olumsuz etkileneceği düşüncesi de mevcuttur. Dışarıdan borç almanın fayda ve zararlarına dönük teorik incelemelere ek olarak Monterrey Mutabakatı’nda dışarıdan borç almanın ekonomik ilerlemeyi özendirici bir olgu olabildiği, lakin sürdürülebilir olamayan borçlar büyümeye olumsuz tesir meydana getirebileceğinden de söz edilmektedir. Sebebi ise fazla dış borç kullanma, ulusal para ve mali politika kullanımı azaltarak, özel mevduatları düşürmektedir. Dışarıdan borç kullanmanın ekonomi olarak büyüme üstünde etkisi kullanılan borçların amaçlarına ilintili olarak olumlu veya olumsuz etki oluşturabilmektedir. Ülkeler kullanılan dışarıdan alınan borcu yatırım maksatlı altyapısal, enerjisel ve tarımsal sektör benzeri kısımlarda değerlendirirse, büyümeye olumlu etkiler sağlayacak, tersine kullanılan borçlar, kamusal ve özel tüketimin artmasına dönük kullanıldığında ise olumsuz etkiler meydana gelecektir. Genellikle az seviyedeki devlet borçlanmasının büyüme üzerinde olumlu etki sağladığı düşünülürken, yüksek borçlanmanın etkisinin olumsuz olacağı bilinmektedir. Bu aşamada; borçların milli gelir içerisindeki payın azlığı büyümeyi olumlu etkilemektedir. Bir başka ifade ile düşük miktarda olan borç büyüyebilmeyi olumlu sonuçlandırırken, borcun oranının artması büyüyebilmeyi olumsuz yöne döndürebilmektedir. Diğer taraftan dışarıdan borç alma söz konusu olduğunda, borçlanmanın ihracattan elde edilen gelirler ile olan ilişkisi büyüyebilme üstüde ehemmiyet taşımaktadır. İhraç geliri iyi olan ekonomide bulunan borcun stoğunun büyüyebilmeyi olumlu yönde sonuçlandırdığı düşünülebilmektedir.

Borçlanma ve büyümenin içinde bulundu bağda araştırılması gereken konulardan biri de borçlanma vadesidir. Süresine göre uzun ve kısa süreli dışarıdan borçlanma büyüyebilme üzerinde farklı etkiler sergilemektedir. Dış borçlanmada kısa vadeli borçlar genelde deflasyonist zamanlarda fayda sağladığı bilinen bir gerçekliktir. Lakin süresi uzun borçlar genelde mali büyüyebilme üstünde daha kalıcı faydalar sağladığı gerçeği de göz ardı edilemez. Sebebi ise ekonominin büyümesi için asıl olan yatırımlardır. Söz Konusu yatırımların finansmanı olduğunda genellikle uzun vadeli borçların ehemmiyeti artmaktadır. Yüksek getiri, verimlilik, bilhassa gelişmekte olan ülkelerde ekonominin canlandırılmak istenmesi fakat tasarruf yetersizliği sebebiyle meydana getirilemeyen altyapı, enerji gibi alanlarda planlanan yatırımlarda süresi uzun olan borçlanma şeklinin çözüm olabilme olanağı yüksektir.

 

1.4. TÜRKİYE’DE İÇ ve DIŞ BORÇLAR

1.4.1. 2002 Öncesi İç ve Dış Borçların Yapısı

Ülkemizde ilk iç borç 1933 senesinde demiryolu yapımında kullanılmak üzere alınarak kullanılmış ve o tarihten itibaren çok sık olmasa da başvurulan borçlanma yöntemi olmuştur. İzlenen yanlış ekonomi politikaları Türkiye’nin 2000 öncesi borç yükünü  arttırmıştır. Bir başka olumsuzluk ise faiz ödemelerinin bütçeden karşılanmasıdır ki bu durumda vadeler kısalır ve faizler yükselir. Faizlerin yükselmesi sebebiyle özel kesim yatırımlarını askıya alır bu da büyümenin durmasına neden olur. Bir başka olumsuzluk da gelir adaletsizliği oluşmasına zemin hazırlayan kaynağın (alınan iç borcun) faiz giderlerine kullanılmasıdır. Yani tasarrufların yatırıma değil borç ve faizlerine kullanılmasıdır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikaların finansmanı için Sovyetler Birliğinden, İngiltere’den krediler alınmış, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise ağırlıklı olarak askeri harcamalarda kullanılmak üzere dış borç alınmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise (1948-1951 arası) Marshall planı kapsamında bilhassa tarım sektörü için alınan yardımlar ve krediler dış borçta %800 civarında artışa sebep olmuştur. Zaman içerisinde kontrolsüz bir şekilde alınan ve ödenemeyen dış borçlar 1958 yılında Türkiye’yi moratoryum ilan etmek zorunda bırakmış ve ülkede döviz sıkıntısı baş göstermiştir.

Moratoryumun ilanından sonra 1963 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı yürürlüğe konularak ekonomi iyileştirilmeye çalışılmış ve bu hususta Türkiye’ye dış borç kaynağı sağlaması için bir yardım konsorsiyumu kurulmuştur. Bu dönemde IMF ile yapılan kredi anlaşmaları IMF’nin Türkiye ekonomisinde denetim konusunda söz sahibi olmasına neden olmuş, sürekli stand-by anlaşmaları yapılmıştır.

Yaşanan devalüasyon sonrası 1973 yılında meydana gelen petrol krizi sonrası dünyada ortaya çıkan kriz Türkiye’yi de borçların geri ödenmesi konusunda oldukça ciddi manada etkilemiştir. Bu kriz sonrası Türkiye dünyada meydana gelen ekonomik gelişmelerden fazlaca etkilenmiştir. Patlak veren 2. Petrol krizi ve uygulanan Kıbrıs Ambargosu ile Türkiye dış borç ödemelerinde ötelemeye gitmiş ve meydana gelen bu krizlerden ötürü yabancı yatımcıların da yatırım yapmamasına neden olmuştur. Dış ticaret açığı, bütçe açığı, enflasyon, KİT açıkları, borç ödemeleri artmış, devalüasyon meydana gelmiş, istikrarsızlık ve sosyal gerginlikler tavan yapmış ve akabinde askeri darbe gerçekleşmiştir.

24 Ocak 1980 kararları ile darbe sonrası IMF ile yapılan stand-by anlaşmaları öncekilere nazaran daha uzun süreli olmuştur. Türkiye uygulanan ekonomi programları yerine ihracata önem vererek ithal ikamecilikten vazgeçmiş, bu düşünce ise ekonominin dışa açık hal almasına sebep olmuştur. Alınan önlemlere rağmen dış ticarette ortaya çıkan sorunlar dış borç yükünün daha da artmasına neden olmuştur. Dış ticarette ortaya çıkan dengesizlikler, siyasi istikrarsızlık, ABD dolarının diğer ülke paraları karşısında değer kaybetmesi, değişken faiz uygulamaları Türkiye’yi aşırı borçlanmaya sürükleyen etkiler olmuştur.

Resim 1.1. 24 Ocak Kararları

Sonrasında borçlanma şekli değişimine uğramış, uzun süreli planlı borçlardan ziyade dış açığın kapanmasına dönük kısa süreli borç alma tercih edilmiştir.

1990 sonrası artan borçlar, durgun ekonomi, kaynak bulunamayan ve bekleyen yatırımlar kriz ortamı oluşturmuştur. Piyasaya yeni giren nakit para eylemlerini hızlandırıcı faaliyetler 1994 senesi ekonomi bunalımının başlangıç belirtileri olmuştur. 1994 senesinde çıkan ekonomik krizin tesirini düşürmek sebebi ile 5 Nisan 1994 tarihinde 5 Nisan kararları olarak bilinen istikrarı sağlamaya dönük kararlar uygulanmaya başlanmıştır.

1994 yılında Tansu Çiller başkanlığındaki DYP-SHP hükümeti, faiz oranların düşürmek amacıyla piyasaya yüksek miktarda para sürdü. Ancak yüksek likidite, faizi düşürmek yerine, dövize hücuma neden oldu.

Hükümet döviz satarak talebi düşüreceğini, paranın borsaya yönleneceğini söylüyordu. Ancak 52 milyon dolarlık hacmi olan borsa para çekmekte yetersiz kaldı. Bankalar yüksek devalüasyon olacağı beklentisiyle hareket edince piyasaya sürülen döviz, fiyatı düşürmedi aksine arttırdı. Dolar, birkaç ay içinde 8 bin liradan 42 bin liraya fırladı. 38 bin lirada tutundu. Döviz rezervleri 7 milyar dolar iken Nisan 1994’te 3 milyar dolara düştü.

Yüzde 400 faizli bono çıktı.

5 Nisan 1994’te hükümet, enflasyonu hızla düşürmek, TL’de istikrar sağlamak amacıyla 5 Nisan Kararları’nı açıkladı.

Dengeleri düzeltmeden faiz oranlarını düşürme çabası, faizde çok daha yüksek artışla sonuçlandı. Dövize olan talebi kesmek ve kısa dönemli kamu borçlarını ödeyebilmek için hükümet mayıs ayında yüzde 400 faizli borçlanma kağıtlarını piyasaya sürdü.

Kararların bedelini çalışanlar ödedi. Ücretler düşürüldü, enflasyon üç basamaklı oldu. Memur maaşları donduruldu. Ekonomik krizi durduracağı söylenen paket tam uygulanamadı. Hükümet 8 ay sonra 24 Aralık 1995’te erken seçime gitmek zorunda kaldı.’

   1998 ile 2000 seneleri arasında dünya genelinde meydana gelen krizlerin ihracatı olumsuz olarak etkilemesi sebebi ile 1999 senesinde IMF ile imzalanan Stand-by (destek) sözleşmesi dışarıdan borç almada yükselişe sebebiyet vermiştir. 1999 yılında ülkemizde meydana gelen depremin de alınan borçlarda etkisi unutulmamalıdır.

Dünyada meydana gelen ekonomik kriz ekonomisi ihracata dayalı Türkiye’nin ihraç imkanını düşürmüştür. Tüm bunlar ekonominin büyüyebilmesinin ve ödeme açığının kapatılabilmesinde dışarıdan borç almaya daha çok yönelmeye sebep olmuştur. Sonrasında 1999 senesinde IMF ile imzalanan Stand-by (destek) sözleşmesi bağlamında içeriden alınan borçların dışarıdan alınan borçlar ile karşılanması kakarı alınmış ve bu sebeple 2000 senesinde dışarıdan alınan borcun miktarı ciddi anlamda yükselerek 118,6 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Meydana gelen artmanın sebebi sene içinde dışarıya giden kısa süreli para naklinin giderilebilmesi ve cari işlemler dengesinin kaynağı maksadıyla dışarıdan borç almaya daha çok başvurulmasıdır. 2000 ve 2001 krizlerinin etkisi Türkiye ekonomisinden hızlı bir şekilde sermayenin çıkmasına sebep olmuş ve krizi derinleştirmiş, bu duruma çözüm ise IMF den alınan yaklaşık 13 milyar dolarlık kaynakta aranmıştır.

2000’li yıllara krizler, iç borçların sürdürülebilirliği ve istikrar tedbirleri damgasını vurmuştur. 2000 ve 2001 krizleri, Türkiye’nin mali sisteminin kırılganlığını ve ekonomi üzerindeki derin etkilerini göstermesi açısından önemlidir. Aynı zamanda bu krizler, Merkez Bankasının spekülatif ataklar karşısından ne kadar zayıf, savunmasız olduğunun ve araçlarının ne kadar etkisiz olduğunun bir göstergesi olmuştur.

Krizden önceki yılda iç borç stoku 36.420.620 milyon TL ve GSYH içindeki payı %29 iken, 2001 yılı sonu itibariyle iç borç stoku %235 artarak 122.157.260 milyon TL’ye ve GSMH içinde %50,9’a yükselmiştir.2000 öncesi Türkiye’de dış borçların ödenmesi için iç borçlanmaya gidildiği görülmektedir. Borç yükü 2001 yılında  %69,2 ile rekor kırmıştır.

 

1.4.2. 2002 Sonrası İç ve Dış Borçların Yapısı

2002 yılından sonraki dönem Türkiye’nin önceki dönemde borç yönetiminde atılan yanlış adımların güçlü ekonomiye geçiş programı ile giderilmeye çalışılmış olup etkili bir borç yönetimi sistemine doğru geçilen bir dönemdir.

Güçlü ekonomiye geçiş programı ve uygulanan ekonomik istikrar programları ile 2002 yılına gelindiğinde tek partili hükümetin kurularak koalisyon hükümet dönemlerinin sona ermesi ile ihracatta meydana gelen artış, stoklarda meydana gelen artış ve yatırımcılar için güven vermeye başlayan Türkiye ekonomisi yine pozitif ivme yakalamış ve GSMH da büyüme (%7,9) gerçekleşmiştir. Bu dönem sağlanan dış kaynaklar cari açıkların kapatılması ve rezerv artışlarında kullanılmıştır. Akabinde 2003 senesinde iç piyasanın da olumlu yönde hareketlenmesi ile GSMH (% 5,9) artış göstermeye devam etmiştir. Devam eden büyüme TL’nin değerinin artmasına dolayısıyla cari işlemler dengesinin açık vermesine sebep olmuştur. Cari işlemler denge açığı ise kullanılan dış kaynaklar ile sübvanse edilmeye çalışılmıştır.

2004 ve 2005 senelerinde artan ihracat ve pozitif ivme yakalayan büyümeye rağmen bütçe cari işlemler denge açıkları devam etmiş ve dış borçlanma ile finanse edilmeye çalışılmıştır. 2002 – 2008 seneleri arasında toplam dışarıdan alınan borcun stoğu içerisinde kamunun dışarıdan alınan borcu özel sektörün dışarıdan alınan borçlarından fazla iken 2008 yılında özel sektör dış borçları kamu dış borçlarını geçerek oransal olarak %67 seviyelerini yakalamıştır. 2008 senesinde ortaya çıkan küresel krize rağmen Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmeler neticesinde İMF ile stand-by anlaşması imzalanmamış ve o tarihe kadar İMF ile toplamda 19 stand-by anlaşması yapılarak İMF tarafından 32 yıllık serüven içerisinde en fazla kredi verilen ülke olma konumuna gelinmiştir. Bu süre zarfında kullanılan kredi takribi 50 milyar dolar civarındadır ve yaklaşık 22 milyar dolarlık kısmı 2002 – 2010 seneleri arasında ödenmiştir.

Oluşan siyasi istikrarın ve uygulanan maliye politikalarının güçlü ekonomiye geçiş programı ile dönemin belirleyicileri olmuştur. Anayasa, bütçe kanunları ve 4749 sayılı kanun ile etkin borç yönetimi takip edilmiş ve yönetilmiştir. 2008 yılı küresel krizinin ülkemizi teğet geçtiği, borç yönetim sisteminde olumsuzluk yaşanmadığı görülmüştür. Oluşan güven ortamının bozulmasına 2015 yılı ve sonrasında yaşanan olumsuzluklar neden olmuş ve bu nedenlerden ötürü istikrar bozularak iç borç artmıştır.

2019 yılı sonunda Türkiye’nin iç borç  stoku 755.1 milyar TL civarında iken bu oran 2020 yılı sonunda 1.060,4 milyar TL seviyesine yükselmiştir.

Ülkemizde borçlanma yetkisi Hazine müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığının yeni hükümet sistemi Cumhurbaşkanı kararnamesi tarafından birleştirilmesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığına 2018 yılı itibariyle verilmiştir.

Şekil 1.1. Uluslar arası Para Fonuna (IMF) Borçlar (Milyar SDR)

2002 öncesi döneme göre Türkiye’nin ekonomisi istikrarlı bir büyüme ivmesi, finansal düzen, sağlam devlet borç yönetim uygulamaları ve sağlam para tedbirleri sayesinde dışarıdan alınan borcun birikiminin daha az riskli durumda olmasına sebebiyet vermiştir.

Şekil 1.2.Yıllara göre Türkiye’nin net Borç Stoku (Milyon TL)

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 yılı Kamu Borç Yönetim Raporu

Tablo1: Ülkemizin Uzun Vadeli Dış Borç Ödeme Projeksiyonu (Milyar $)

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı.

Şekil 1.3. 2020 Yılı İç Borçlanmanın Enstrümanlara Göre Yüzdelik Dağılımı

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 yılı Kamu Borç Yönetim Raporu

 

 

 

 

 

 

Şekil 1.4. İç Borç Stokunun Döviz, Faiz ve Nakit Yapısı

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 yılı Kamu Borç Yönetim Raporu

 

 

 

Şekil 1.5. Borç Stokunun Döviz ve Faiz Yapısı

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 yılı Kamu Borç Yönetim Raporu

 

 

2. İÇ ve DIŞ BORÇLARIN ALINIŞ VE VERİLİŞ NEDENLERİ

2.1. DIŞARIDAN BORÇLARIN ALINMA VE VERİLME SEBEPLERİ

İkinci Dünya Savaşı ve sonraki senelerde devletler arası ilişkilerde meydana gelen gelişmeler uluslararası kuruluşların peş peşe oluşması, ticari ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşmasına etki eden sanayi ve finansal oluşumların değerinin artması ile gelişme göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı akabinde ABD, iki büyük güç kutbunun bulunduğu dünya düzeninde, savaş sonrası Avrupa’nın yenilenmesi ve kalkınması için destek vermeyi, destek vermemesi halinde Avrupa ülkelerinin diğer büyük güç olan Sovyetlerin tesiri altında kalacaklarını düşünmüş ve Avrupa ülkelerine yardım yapmıştır. Bazı Avrupa ülkeleri Marshall yardımından faydalanmamayı tercih ederken Türkiye’nin de içinde bulunduğu 16 Avrupa ülkesi bu yardımlardan faydalanmışlardır.

2.1.1.Dış Borçlanma Çeşitleri

  • Kalkınma Kredileri (Ekonomik-Sermaye Yardımları)
  • Proje ve Program Kredileri
  • Bağlı ve Serbest Krediler
  • İhracatçı Kredileri
  • Borç Erteleme Kredileri
  • Teknik Yardımlar
  • Askeri Yardımlar

‘Hava nasıl olursa olsun refaha yalnızca birlikte ulaşırız’ propagandası ile imzalanmıştır.

 

 

Şekil 2.1. Marshall Kalkınma Yardımı alan ülkeler

Ülke

1948/49

($milyon)

1949/50

($ milyon)

1950/51

($ milyon)

Kümülatif

($ milyon)

 

Avusturya

 

232

166

70

468

Belçika ve Lüksemburg

 

195

222

360

777

 

Danimarka

103

87

195

385

 

Fransa

1085

691

520

2296

 

Almanya

510

438

500

1448

 

Yunanistan

175

156

45

376

 

İzlanda

6

22

15

43

 

İrlanda

88

45

0

133

İtalya ve Trieste

594

405

205

1204

 

Hollanda

471

302

355

1128

 

Norveç

82

90

200

372

 

Portekiz

0

0

70

70

 

İsveç

39

48

260

347

 

İsviçre

0

0

250

250

 

Türkiye

28

59

50

137

 

Birleşik Krallık

1316

921

1060

3297

Toplam

4,924

3,652

4,155

12,731

Kaynak: wikipedia.org

Dış borçlar gelişmekte olan ülkeler tarafından gelişmiş ülkelerden alınır. Ülkelerin tüketim harcamalarını finanse etmekte, sermaye birikimleri veya öz kaynaklarını korumakta ve hatta mevcut kaynaklarına ilave kaynak oluşturmak ya da döviz olarak ek finansal güç oluşturmak için de dış ülkelerden veya finansal kuruluşlardan kaynak sağlayabilir. Başka bir açıdan bakıldığında dış yardım veren ülkeler açısından sahip olunan gelişmişliği ileri bir seviyeye taşımak için ürettikleri sanayi ürünlerini satabilecekleri pazarlara ihtiyaçları olduğundan dış yardım / dış borç vermeleri amaçlarına ulaşmaları için gereklidir. Yapılan yardımlar ve verilen dış borç borcu veren ülkelerin ihracatlarının artmasına olanak sağlayacağı gibi vadesi geldiğinde borçların geri ödenmesi sebebiyle ekonomiye kaynak girdisi de sağlamış olacaktır. Gelişmiş ülkeler verilen borç ve yardımları gelişmekte olan ülkeler üzerinde baskı kurmak gayesiyle de kullanmaktadırlar.

Politik, Askeri, Dini ve Sosyal nedenler kapsamında ekonomik ve mali açıdan zayıf olan ülkelere Tarihi, Kültürel, Eğitim, Barış, Huzur, İttifak vb… nedenlerden ötürü gerek (yapılan antlaşmalar ile) yeni pazar oluşturmak gerek müttefiklik kapsamında mali destek sağlamak (verilmediği taktirde borcun başkalarından temin edilmesinin önlenmesi) amacıyla dış borçlar verilebilir. Dünya barışına katkı sağlamak için de ülkeler birbirlerine yardım eder ve borç verir. Beklenmedik bir anda meydana gelen doğal afetler sebebiyle de devletler gerek yardım gerek kredi seçenekleri ile ihtiyaç sahibi ülkelere destek verirler.

2.1.2. İçeriden Borçların Alınma ve Verilme Sebepleri

Kamu kaynağı oluşturulması açısından iç borçlar daha kolay ulaşılabilen kaynaklardır. İç borçlanma ülke içinde kaynak devri ile oluştuğundan iç borçlar ülke çıkarlarına uygundur denilebilir. İç borçların olumlu yönleri olduğu gibi iyi yönetilmez ise ortaya çıkan olumsuz yönleri de mevcuttur.

Ülkeler, vergi oranlarındaki yükselişleri veya yeni vergi kalemleri eklemenin meydana getireceği siyasi, sosyal ve ekonomik olumsuzlukları dikkate alarak iç borçlanmaya sıklıkla başvurmaktadırlar. Bütçe gelir-gider dengesinin zaman açısından sağlanamaması, kamu kesiminde yaşanan kaynak problemleri, borcun borçla ödenmesi gerekliliği vb. nedenler iç borçlanma nedenleridir (Bayraktar, 2011: 2).

Kamu finansmanında iç borç alma tercihinin olumlu ve olumsuz yanları mevcuttur. İç borç alma özel yatırımların etkisini ve büyüklüğünü yükselten gelişimini tamamlamış para piyasaları vasıtası ile büyüme, enflasyon ve tasarruflar üzerinde pozitif etki oluşturabilmektedir. İç borç alma tercih edilerek dış borç almanın meydana getirdiği ödemelerde ortaya çıkan açıklar ve kur riskinden korunulabilir, döviz üzerinden borç alma sınırlandırılır ve milli para değer kaybı engellenebilir.

2006 senesi itibariyle uygulamaya konan Orta Vadeli Mali Planlarda devletin iç borç almasına ilişkin amaçlar bulunmaktadır. Misal olarak 2006-2008 döneminde Orta Vadeli Mali Planda borç almaya esas stratejik unsurları şu şekilde belirtebiliriz; (Orta Vadeli Mali Plan 2006-2008)

  • Borç almada ortaya çıkan faizin ve kur riskinin minimum seviyeye indirilmesi maksadıyla borç almanın yoğun olarak faizi sabit ve TL üzerinden gerçekleştirilmesi,
  • İç borç almada süre piyasanın durumu göz önünde bulundurularak uzatılabilmeli,
  • Nakit ve borç yönetiminde oluşacak likit riskinin düşürülmesi maksadıyla yıllık bazda yeteri kadar elde rezerv bulunması.

 

2.1.2.1. İç Borçlanma Çeşitleri

İç borçlanma üç kısımda şu şekilde sınıflandırılır;

  • Kısa ve Uzun Vadeli İç Borçlar

Gönüllü Borçlar / Zorunlu Borçlar / Teminatlı ve Teminatsız İç Borçlar

  • Zorunlu ve Gönüllü İç Borçlar
  • Teminatlı ve Teminatsız İç Borçlar

 

2.2. BORÇLANMADA FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

2.2.1. Dış Borçlanma Finansman Yöntemleri

  • Ülkeler arası Borçlanma: Ülkeler arasında yapılan antlaşma ile gerçekleşir. Genelde ilerlemiş olan devletlerden gelişmekte olan devletlere faiz miktarı az süresi uzun kamu kesimi kaynak aktarımıdır. Bu kredilerde dış siyasal baskı oldukça fazladır.
  • Uluslararası Kuruluşlardan Borçlanma: Bu kurumlar garantörlük hizmeti vermektedirler. Bu oluşumlar çok yanlı kredileri sağlamaktadır. Dünya Bankası kalkınma amaçlı, IMF ödemeler dengesi sağlanması, Yatırım ve Kalkınma Bankaları (BIS finans kuruluşu (merkez bankaları arasında para transferi), OECD (İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı), İslam Kalkınma Bankası (IBD), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) vb.).
  • Dünya Bankası: Bretton Woods Konferansı’nda kabul edilen esaslar neticesinde, 1945 senesinde IMF ile beraber kurulan Dünya Bankası’nın gayesi, gelişimini tamamlamış devletlerin ekonomik kaynaklarını gelişmekte olan devletlere aktararak tüm dünya da hayat standardını yükseltmek, fakirlik oranını düşürmek ve bu bağlamda gelişim halindeki devletlere proje ve program kaynağı sağlamaktır. Dünya Bankası kredileri; belirlenen bir devlet projesine kaynak sağlamaya dönük yatırım kredileri, belirlenen bir kesimin iyileştirilmesi veya yapı olarak revizyon yapmaya dönük uyum kaynakları ve bunların harmanlamasından meydana gelen karma krediler olarak üç kısımdan oluşur. Dünya Bankası’nın sağladığı kaynaklardan yalnızca üyeliği bulunan devletler faydalanabilir. Kaynaklar genelde uzun süreli olup talepte bulunan devletin mali olarak ilerlemesinde önceliği olan ve gerçekleşme imkanı fazla, program ve projelere sağlanır.
  • IMF: Ödeme konusunda denge problemi bulunan devletlere destek sunarak, dünya üzerindeki ticarette sıkışmayı ve bundan sebep milletlerarası refahın azalmasının önüne geçmeyi sağlamaya yönelik amaçları olan bir kuruluştur.
  • Stand-By Düzenlemeleri: Kısa vadeli ödemeler konusunda denge problemlerinin giderilmesi için uygulanan bir takviyedir. 1 ila 1,5 yıl aralığında, genelde 3’er aylık taksitler şeklinde verilerek kullandırılır, geri ödenmesi en fazla beş yıl içerisinde yapılır.
  • Genişletilmiş Fon Kolaylığı: Bütüncü ekonomi veya yapısal problemlerden oluşan ve daha uzun vadeli ödemeler denge problemlerinin giderilmesi için, 3 senelik bir olanaktır. Geri ödenmesi 4,5-7 sene içerisinde yapılır.
  • Ek Rezerv İmkanı :Piyasalarda meydana gelen beklenmedik bir güvensizliğin meydana getirdiği, kapsam olarak geniş ve kısa vadeli dışarıdan kaynak problemlerinin sebep olabileceği, ödeme denge problemlerine yönelik bir olanaktır. Geri ödenme vadesi 2,5 senedir.
  • Acil Yardım: Doğal afet yaşamış devletlere yapılan bir destektir. Geri ödeme vadesi 5 senedir.
  • Özel Kaynaklardan Borçlanma: Para ve sermaye piyasaları ellerinde bulunan fonları bulundukları ülkeden daha fazla getiri sağlayacak olan ülke piyasalarında değerlendirmeleri sonucu oluşan sermaye ihracına denilir.

Kredi kullanmak suretiyle borçlu olmada devlet kurumu, yerli olmayan bankalara müracaat ederek geliştireceği projeler veya kuracağı iş sebebiyle kararlaştırılmış bir süreliğine krediyi faizini kabul ederek kullanır. Kullanılan kredi bankaca temin edilebileceği gibi meblağın oranına göre bazı bankaların birleşimiyle de verilebilir. Şayet bankaların birleşimi bahse konu ise ‘sendikasyon’, bu krediye de ‘sendikasyon kredisi’ adı veriliyor.

Değerli kağıt ihraç vasıtası ile borç almada devlet kurumu ülke dışındaki piyasalara tahvil ihracı yapar ve karşılık olarak da borçlanır. Bu borçlanma ülke para birimi ile yapılacağı gibi döviz ile de yapılabilir.

Ülkelerden borç alma genellikle Hazine vasıtası ile Türkiye Cumhuriyeti adına sağlanan bazı dışarıdan alınan borçlar için bahse konu olmaktadır. Ülkemiz bir başka ülkeden bir program veya bir proje sebebiyle borçlanabilir. Ülkemiz için OECD nazarında oluşturulmuş bir birlik mevcuttur ve ülkemizin uygulamaya koyduğu kalkınma programlarına OECD’ye tabi devletlerin iştiraki ile borç verilirdi.

Milletlerarası kuruluşlardan borç alma şekli Dünya Bankası, İMF, kalkınma bankaları, yatırım bankaları benzeri çok milletli oluşumlardan alınan borçlanma şekillerini ifade eder. Alınan bu borçlar ya kamu projeleri için yada belirlenen bir programın mali olarak desteklenmesi için kullanılan borçlardır.

 

2.2.2. İç Borçlanma Finansman Yöntemleri

 

Tahvil: Devletin ya da ticari bir kuruluşun ödünç para sağlamak amacıyla çıkardığı, yıllık belli bir faiz getiren ve alınıp satılabilen değerli kâğıt olarak tanımlanmaktadır.

Hazine Bonosu: Devletin kısa vadeli borçlarına kısa süre içinde fon elde etmesi için satılan senetlerdir. En fazla bir yıl vadeye sahiptir.

GES: Gelire Endeksli Senet getirisi KİT statüsündeki bazı kuruluşların bütçeye aktarılan paylarına endekslenen senetlerdir. İlk olarak Hazine Müsteşarlığınca 2009 yılında ihraç edilmiştir.

DİBS: Devlet İç Borçlanma Senetleri Hazine Müsteşarlığı tarafından yurt içi piyasada ihraç edilen borçlanma senetlerini ifade eder. Borçlu olan devlet DİPS sahiplerine kupon ödeme tarihlerinde ve vade sonunda borçlu olduğu tutarı öder.

 

 

 

 

 

DEĞERLENDİRME ve SONUÇ

 

Türkiye’nin dış borçları Cumhuriyetin ilanından günümüze sürdürülebilir yatırımlar, kalkınma, sanayi ve altyapı yatırımları oluşturmaktan ziyade borç ödemeleri için kullanılmıştır. Dış borç yönetimi en başından planlı bir şekilde yapılmış olsaydı bugün Türkiye nasıl ki IMF ye olan borcunu bitirmiş durumda ise gelişmiş ülkeler arasına adını yazdırmış da olabilirdi. Lakin halen gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye için uygulanacak planlı borç yönetimi ve denetlenen bir kamu maliyesi olduktan sonra ve uygulanacak istikrar ve kalkınma hamleleri sayesinde borç alan değil borç veren ülke olabilir. Kamu kaynaklarının verimli kullanılması, gerekli tasarrufların verimli yatırım hamlelerinde değerlendirilmesi, ihracata önem verip ithal edilen malların ülke içerisinde üretilmesinin sağlanması hem istihdamı arttıracak hem de kaynakların ülke içerisinde kullanımını sağlayacaktır. Tüm bunlar olurken borçlanmamak için direnç göstermekten ziyade uygun borçlanma seçenekleri değerlendirilip kullanılan borç yatırıma dönüştürülmeli ve gerekirse yapılan yatırım sayesinde kazanılan döviz ile borç ödenmeli ve sonuçta yapılan yatırım kendini amorti ettirilmelidir. IMF’ye olan borcu bitirerek artık IMF’ye borcumuzun olmadığını ilan ederken başka kaynaklardan borçlanmak, borç stokunu tekrar artıracaktır. 1970 ve 1980 yıllarda yaşanan süreçlerin yaşanmaması için gerekirse makul şartlarda IMF’den de borçlanmaya gidilebilir.

 

KAYNAKÇA

 

Adıyaman A.T. (2006) Dış Borçlarımız ve Ekonomik Etkileri, Sayıştay Dergisi S:62 ss:21-45

Ağır, H. (2016). Türkiye’de Dış Borçlanma ve Ekonomik Büyüme İlişkisinin Nedensellik Analizleri, Selçuk Üniversitesi, İ.İ.B.F., Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Ekim, 32, 204- 221.

Akan Y., O.C. Kanca (2015). Türkiye’de Dış Borçlanma, Büyüme ve Enflasyon İlişkisi: VAR Yaklaşımı(1980- 2013), Hacettepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, C:33 S:3 s. 1-22.

Aklan, N. A.  (2002), Dış Borçlanma Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Etkin Bir Finansman Yöntemi midir?, Dış Ticaret Dergisi, 25.

Altun, N. (2017). Türkiye’de Bütçe Açıklarının Sürdürülebilirliğinin Ampirik Olarak Analizi: 1950- 2015 Dönemi. AİBÜ İİBF Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 13(1), 13-22.

Arısoy, İ. ve Ünlükaplan, İ. (2010). Türkiye’de Mali Açıkların Sürdürülebilirliği ile Kamu Gelirleri ve Harcamaları İlişkisinin Analizi. Maliye Dergisi, 159, 444-462.

Aslan, A. (2009). Bütçe Açığı Sürdürülebilirliğinin Dinamik Analizi: Türkiye Örneği. Maliye Dergisi, 157, 227-234.

Aykut F. M. Türkiye’de İç Borçlanma: Borç Yükü ile Vade Yapısı İlişkisinin Ekonometrik Bir Analiz Hacettepe Üniversitesi S.B.E. Maliye ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi 2019

Bakkal S. Gürdal T. İç Borçlanmanın Türkiye Üzerine Etkileri akademik İncelemeler Cilt:2 Sayı:2 Yıl:2007

Bal, H. & Özdemir, P. İç Borç Yönetimi ve Türkiye. 2011. Çukurova Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 15(1), 38-64.

Bayraktar, C. Türkiye’de İç Borçlanmanın Yapısı: 1980-2010 Dönemi Hitit Üniversitesi S.B.E. Dergisi, 4(1), 1-14 2011.

Berkay F. T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi S.B.E. Maliye Ana Bilim Dalı Doktora Tezi Türkiye’de Kamusal Finansman Sürecinde İç ve Dış Borçlanma Tercihi (1990-2015 Dönem Analizi) 2017.

Berkay F. Ağcakaya S. Türkiye’de Kamusal Açıkların Finansmanında İç ve Dış Borç Tercihi 1990-2015 Dönemi Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi Cilt:19 Sayı:1 Haziran 2017 Sayfalar 1-20

Bilginoğlu, M. A. (1988), Türkiye’nin Dış Borç Sorunu, Erciyes Üniversitesi S.B.E. Dergisi, 2, ss. 247-257.

Bilginoğlu, M. A. ve A. Aysu Dış Borçların Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, S:31 Temmuz Aralık 2008 ss.1-23

Bilginoğlu, M. A. ve Bolat, S. (2013). Avrupa Birliği'nde Maliye Politikalarının Sürdürülebilirliği: Durağan Olmayan Panel Veri'den Kanıt. Maliye Dergisi, 164,27-46.

Bozlağan, R. (2005). Sürdürülebilir Gelişme Düşüncesinin Tarihsel Arka Planı. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 50, 1011-1028.

Bülbül, D., Ejder, H. L. & Şahan, Ö. Türkiye'de Kamu Borçlarının Kaynakları, Yapısı Ve Niteliklerinin Değerlendirilmesi (1990-2004 Dönemi Analizi). İstanbul Üniversitesi S.B.F. Dergisi, (35), 101-123. 2006.

Çiçek, H., S. Gözegir, E. Çevik (2010) Bir Maliye Politikası Aracı Olarak Borçlanma ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye Örneği(1990–2009), C.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, 11(1), 141-156

Curla M. Yılmaz E.B. Türkiye’de İç Borçlanmadaki Değişimi Belirleyen Faktörlere Yönelik bir Regresyon Analizi Çalışması 1975-2010 İ.Ü. İ.F. Maliye Araştırma Merkezi Konferansları (54.seri yıl 2010)

Çoban, Orhan, Nihat Doğanalp ve Doğan Uysal (2008), Türkiye’de Kamu İç Borçlanmasının Makroekonomik Etkileri, Selçuk Üniversitesi S.B.E. Dergisi, Sayı:20, ss. 245-257.

Demir, M. & Sever, E. (2008). Kamu İç Borçlanmasının Büyüme, Faiz Ve Enflasyon Oranı Üzerindeki Etkileri. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 7(25), 170-196.

Dökmen, G. ve A. Boz. (2017). Türkiye’de Mali Sürdürülebilirliğe Teorik Bir Yaklaşım: Mali Tepki Fonksiyonu. Abant İzzet Baysal Üniversitesi S.B.E. Dergisi. 17(4), 85-106.

Ejder, H. L.. Aksoy, H. M. (2018). Türkiye’de 2000 Sonrası İç Borç Yönetimi Politikasının Enflasyona Etkisi, International Journal of Public Finance, Vol.3, No.2, pp. 135-160.

Eker, A., M. Meriç (1999). Devlet Borçlanması (Kamu Kredisi), İzmir.

Erataş, F., H.B. Nur. (2013) Dış Borç ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: “Yükselen Piyasa Ekonomileri” Örneği, Marmara Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 35(2), 207-230.

Erol, A. (1992), Ekonomik Etkileri Açısından Türkiye’de Devlet Borçları: 1981-1990, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Yayın No: 1992 / 324, Ankara

Eser L. ve Birinci N. 2014. İç ve Dış Borç Tercihini Etkileyen Faktörler, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 10(23), 31-51

Göktan, A. (2008). Türkiye’de Mali Sürdürülebilirlik Üzerine Ampirik Bir Çalışma. Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 25(2), 425-445.

Gürdal, T. (2008). Türkiye’de Faiz Dışı Fazla ve Borçların Sürdürülebilirliği(1975-2007 Dönemi). Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 10(2), 417-442.

Gürdal, T., H. Yavuz (2015). Türkiye’de Dış Borçlanma-Ekonomik Büyüme İlişkisi: 1990-2013 Dönemi, Maliye Dergisi, 168, Ocak-Haziran, 154-169.

İnan, E. A. (2003). Kamu Borç Stokunun Sürdürülebilirliği ve Türkiye. Bankacılar Dergisi, 46,15-37

İnce, M. (2001), Devlet Borçları ve Türkiye, 6. Baskı, Gazi Kitapevi, Ankara.

İpek, E. ve B.K. Yaşar. (2008), Türkiye’de Ekonomik Büyüme Ve Dış Borç İlişkisi, Uluslararası Sermaye Hareketleri Ve Gelişmekte Olan Piyasalar Uluslararası Sempozyumu, Balıkesir.

Kara, M. (2001), Türkiye’nin Ekonomik Büyüme Sürecinde Dış Borç Çıkmazı, Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 6(1), ss. 95-110.

Kaya, A. (2013). Mali Sürdürülebilirlik: Teori ve Türkiye Uygulaması. Türkiye Bankalar Birliği. Yayın No: 292.

Kepenek, Yakup ve N. Yentürk (2005), Türkiye Ekonomisi, 18. Baskı, Remzi Kitapevi, İstanbul.

Kutlu, S., İ.M. Yurttagüler (2016). Türkiye’de Dış Borç ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: 1998-2014 Dönemi İçin Bir Nedensellik Analizi, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 38(1), Haziran, 229- 248.

Özcan, S. E. (2011). Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri. Maliye Dergisi, 160, 228-241.

Özkök, İ. ve Yıldıran, M. (2017). Mali Kriz Dönemlerinde Kamu Borç Göstergeleri Üzerinde Mali Sürdürülebilirliğin Görünümü: Gelişen Ülke Ekonomilerde Kamu Borçlanmasının Değerlendirilmesi (2000-2015). Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 3(1), 81-97.

Şeker, M. (2006), Dış Borçlanmaya Teorik Bir Bakış ve Dış Borçların Ekonomik Etkileri, Sosyoekonomi, 2006-1.

Şen, H., Sağbaş, İ. ve Keskin, A. (2010). Türkiye’de Mali Sürdürülebilirliğin Analizi: 1975-2007 Maliye Dergisi, 158, 103-123.

Ulusoy, A. & Erdem, H. F. (2014). İç Borçlanma ve Enflasyon Etkileşimi: Türkiye Örneği. Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 12(22), 122-135.

Ulusoy, A. (2016) Devlet Borçlanması, 2. Baskı, Umuttepe Yayınevi

Uysal D., H. Özer, M. Mucuk. (2009) Dış Borçlanma ve Ekonomik Büyüme İlişkisi Türkiye Örneği (1965-2007) Atatürk Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi C. 23, S.4,

Yaraşır Tülümce S., E. Yavuz Türkiye’de Borçlanma ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, ICMEB17 Özel Sayısı.

Yavuz, A. (2003), Türkiye’de İç Borç Stoğunda ki Değişimin Analizine Yönelik Bir Regresyon Analizi Çalışması, Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1, ss. 339-356.

Yılmaz, Selman ve Ferda Yerdelen (2002), 1995-2001 Döneminde Türkiye Ekonomisinde İç Borç Stoku İle Faiz Oranı İlişkisinin Analizi, İ.Ü. İktisat Fakültesi, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 42. Seri, ss. 49-66.

Yılmaz, B.E. (2008), Türkiye’nin Değişmeyen Kaderi, Osmanlı’dan Günümüze (1854-2007) Borç Çıkmazı, Derin Yayınları, İstanbul.

Yılmaz, B. E. & Cural, M. (2010). Türkiye’de İç Borçlanmadaki Değişimi Belirleyen Faktörlere Yönelik Bir Regresyon Analizi Çalışması: 1975 – 2010. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 54, 1-22.

Zerenler, M. (2004). Devletin Dış Borçlanmasının Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri. Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 1(5), 186-214.

 

 

 

 

 

[1] Hitit Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Maliye Anabilim Dalında savunulan tezsiz yüksek lisans projesinden üretilmiştir.

[2] This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

©2024 Yerel Yönetimler İctihat Dergisi- Design By Eqinoks Creative