Güncel ve yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Sözleşmeler Hukukunda esas olan ilke Ahde Vefa İlkesidir. Ahde vefa ilkesi ne demektir? Sözleşmede tarafların imza altına aldıkları ve/veya söz verdikleri hususların esas olması ve onlara bağlı kalınmasıdır. Ancak, kanunlarda günümüz koşullarında toplumun ihtiyacına ve değişen şartlarına uygun olabilmesi adına istisnai kurallar da getirilmiştir. Bu istisnai durumun adı işlem temelinin çökmesi olarak tanımlanabilir.
Burada Türk Borçlar Kanununda yer alan imkansızlık kavramından farklı olarak değinilecek aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama talebinin temeli, Türk Medenî Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına dayanmaktadır.
Taraflar arasında yapılan ve bedelinin Türk Lirası üzerinden ödenmesinin kararlaştırıldığı sözleşmelerde döviz kurlarında yaşanan bu ani yükselişlerinde dürüstlük kuralı çerçevesinde sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülebilmesini beklemek hayatın doğal akışına ters düşmektedir.
TÜRK BORÇLAR KANUNU AÇISINDAN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
6098 saylı Türk Borçlar Kanunu’nda eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır.
Yapılan tanımdan yola çıkıldığında 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde eser sözleşmesi kapsamında yer almaktadır.
4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda taraflar arasında yapılan sözleşme bedelinin yaşanan ani artışlara binaen revize edilmesi ile alakalı bir hüküm bulunmamaktadır.
Ancak, 4735 sayılı kanunun Hüküm Bulunmayan Haller başlıklı 36.maddesinde “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.” denilmiştir.
Anılan hükümden yola çıkılarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun Aşırı İfa Güçlüğü başlıklı 138.maddesi incelendiğinde;
“Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”
Denilmekte olduğu görülecektir.
Ayrıca Türk Borçlar Kanunu’nun Götürü Bedel başlıklı 480.maddesinin 2.fıkrasında “Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih hakkını kullanabilir.” Denilmiştir.
Anılan maddelerin incelenmesinden görüleceği üzere, sözleşmenin yapıldığı sırada döviz kurlarındaki aşırı artışların önceden öngörülemeyecek olmasından dolayı sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması söz konusu olabilmektedir.
Bu uyarlama ve dönme hakkının kullanılabilmesi için aşağıdaki 4 koşulun birlikte sağlanması gerekmektedir.
- Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.
- Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.
- Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.
- Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
Burada akla gelecek olan konu döviz kurlarında yaşanabilecek ani artışların sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülüp öngörülemeyeceği hususudur.
Bu konuda yüksek mahkemenin farklı kararları mevcut olup, kanaatimce yapılan bu farklı değerlendirmeler mevcut dava konusu olayların her birinin kendi içinde değerlendirilip ona göre karar verilmektedir.
Döviz kurlarında olumsuz yönde yaşanan ani hareketliliğin sözleşmenin uyarlanmasına dayanak teşkil edip etmediği ile ilgili Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu 2019/4570 K. nolu kararında, döviz kurunda yaşanan ani artışların sözleşmenin uyarlanmasına dayanak teşkil ettiğine hükmedilmiştir.
Mevcut şartlardaki durumu değerlendirecek olursak, ülkemizde 01.09.2021tarihinde 1$ = 8,30 ₺ seviyelerinde iken yine 19.12.2021 tarihinde 1$ = 18,30 ₺ seviyelerini görmüştür. Bu şartlarda yaklaşık 4,5 aylık bir zaman zarfında dolar Türk lirası karşısında %120 oranında değer kazanmıştır. Dolayısı ile dolardaki artış yakıttan elektriğe, doğalgazdan hammadde fiyatlarına kadar inşaat sektörünü direkt olarak etkileyen her girdiye fahiş derecelerde yansımıştır.
Kanaatimce, 4,5 aylık bir zaman zarfında döviz kurunda yaşanan bu %120 oranında ki sert artışı ekonomistlerin bile öngöremediği bir ortamda, yüklenicilerin öngörmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırı düşmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak, döviz kurlarında kısa zaman zarfında yaşanan ani yükselişler göz önüne alarak değerlendirme yapılacak olursa, gerek kamuya taahhütte bulunan gerekse de özel sektöre iş yapan yüklenicilerin döviz kurundaki bu ani yükselişlerin, sözleşme imzaladıkları anda öngöremeyeceği bir durum olmasından dolayı anılan maddelerde ki diğer şartlarından oluşması halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre Hakimden sözleşmenin uyarlanması isteme ya da sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğu uygun mütalaa edilmektedir.
Alptekin AYDIN
İnş.Yük.Müh. / Hukukçu
Ankara Büyükşehir Belediyesi